Fatih Enes Ömeroglu gise rakamlarini degerlendirdi..
“Ya Sonra” liderligini vizyondaki ikinci haftasinda da sürdürmeyi basariyor. Hafta sonu 140.777 bilet satan film, toplamda da 475.594 kisiye ulasmis durumda. Lider kalmak reklam ve pazarlama açisindan avantajli bir durum olsa da, geçtigimiz haftaya göre seyircisinin \%32’sini kaybeden “Ya Sonra” için tehlike çanlarinin çalmaya basladigini söylemeliyim. Ikinci haftasinda 57 ekran birden kaybetmesi de bunun en önemli göstergesi zaten. Bu tempoyla filmin milyon bariyerini asmasi biraz zor gözüküyor. Tabi bunun bir basari mi, yoksa basarisizlik mi oldugu da tartismaya açik bir soru.
Filmin nerdeyse her seyi Özcan Deniz (senarist?-yapimci-yönetmen-aktör-müzik) oldugundan, bence seçilecek bakis açisi onunki olmali!? Filmin prodüksiyon kalitesine bakildiginda 900 bin biletin bile kara geçmek için yeterli oldugunu görüyorum. Filmin yapimcilarindan biri kendi sirketi olduguna göre demek ki yapimci Özcan gözüyle film basarili olmustur. Yönetmen Özcan perspektifinden de, bir ilk film için bu performansin yine gayet basarili oldugu söylenebilir. Öte yandan aktör Özcan için “Ya Sonra” en azindan gise basarisi açisindan bir geriye gidisi ifade ediyor. Ayrica vizyondaki en kuvvetli rakibi olana “Ask Tesadüfleri Sever,” daha simdiden 2 milyon bariyerini asmis durumda. Bu açidan bakildiginda da “Ya Sonra”nin mücadeleyi kaybettigi söylenebilir.
Peki, bu bakis açilarindan en dogru olani hangisidir? Sonuçta bir romantik komedi hakkinda yorum yapmaya çalistigimizi düsünürsek, sahsen bence en dogru analiz yapimci Özcan’in bakis açisiyla yapilabilir. Yani ayri bir sorun çikmaz da “Ya Sonra” 1 milyon kiyilarina yaklasabilirse basarili olmus demektir.
Bu arada Özcan Deniz’in son 50 yildir kimsenin cevap veremedigi, “giseye yönelik film yaparken, nasil daima basarili olunur?” sorusunu yanitladiginin da farkindasinizdir sanirim. Filmde her seyi kendin yaparsan, basarisizlik nedir bilmezsin. Isin sakasi bir yana, daha ilk filmini çeken bir yönetmen için Özcan Deniz’in altina girdigi yük, gerçekten de inanilir gibi degil. Bunu hakikaten 80 yil önce de olsa, ancak “Chaplin” yapabiliyordu. Beni “Mahsun’la degil, Chaplin’le kiyaslayin” sözünün arkasindaki gerçek bu olsa gerek.
MELODRAMLAR MUTLU SONLA BITER
Hafta sonuna 74 ekran kaybiyla girmesine ragmen ekran basina 510 seyirciyle toplam 115.224 bilet satmayi basaran “Ask Tesadüfleri Sever,” listedeki tartismasiz ikinciligini sürdürüyor. Vizyondaki 5. haftasini doldurmasina ragmen, seyircisinin sadece \%32.5’ini kaybeden film, böylelikle 2 milyon (2.031.551 kisi) bariyerini de asiyor. Daha önce de ifade ettigim gibi “Ask Tesadüfleri Sever” 2.2-2.3 milyon araliginda duracak gibi görünüyor. Yalniz vizyondan önce kimsenin filmin bu seviyelere gelebilecegini tahmin edemedigini de hatirlatmak isterim. “Ömer Faruk Sorak” nasil popüler film çekilecegini çok iyi biliyor ve oyuncu seçimleri de çok yerinde. Bu film gibi bir iki “tesadüf” daha yakalarsak, 2011’i de rekorla kapatabiliriz.
KAÇ KOGUSU VAR BU CEZAEVININ?
Listemizin 3. sirasinda vizyonun yenilerinden “72. Kogus” var. 169 ekranla gösterime giren film, ekran basina 414 biletle toplam 69.902 seyirci tarafindan seyrediliyor ve ancak podyumun son basamagina kadar yükselebiliyor. Hatiri sayilir oyuncu kadrosuna ve kalburüstü prodüksiyon kalitesine ragmen, filmin ilk 3 gününde 100 bine dahi ulasamamasinin altinda bir çok neden var. Bunlardan en önemlisi tabi ki filmin türü ve konusu. Atatürk’ün hayati ve Kurtulus Savasi üzerine yapilan filmleri bir tarafa koyarsak, bu tarz bir derdi olan tarihi dramlarin memleket rekoru, 600-650 binden fazla degil. Ayrica “72. Kogus” zaten seyircinin az çok asina oldugu, daha önce beyazperdeye aktarilmis bir proje. Her ne kadar hikayeye sansasyonel bir takim ögeler katilmis olsa da, toplam siga perspektifinden “72. Kogus” projesinin daha en basindan zorlanacagi belliydi. Ümidim önümüzdeki günlerin beni yaniltmasi, ama “72. Kogus”un 500 bine bile ulasmasi simdilik mümkün görünmüyor. En azinda kopya sayisinda cengaverlik yapilmamis olmasi yine de mutluluk verici. Zira en geç 2 hafta içinde ekran kaybetmeye baslayacaklar.
ANIMASYONUMUZ HAVUZ BASINDADIR!
Haftanin yenilerinden “Rango,” ilk 3 gününde yaptigi 47.498 biletle listemize 5. sirasindan giris yapiyor. Ekran basina 457 kisi manasina gelen bu performans haftanin en iyi üçüncü derecesi. 1. ve 2. basamakta sirasiyla “Zoraki Kral” ve “Siyah Kugu”nun, yani dagitimcilar tarafindan degeri bilinemeyen Oscar filmlerinin oldugu düsünülürse, bu gerçekten de kayda deger bir performans. Romantizm bombardimani seyirciyi birazcik sikmis anlasilan. Gelecek hafta vizyona girecek olan “Sevimli Hayvanlar 3D”yle beraber, animasyonlarin “büyüklerin” elinden asirdiklari biletler can yakmaya baslayabilir, benden söylemesi.
KADER UTANSIN
93 salonda gösterime giren “Kader Ajanlari” (The Adjustment Bureau) 36.092 seyirci tarafindan seyrediliyor ve kendine 6. sirada yer buluyor. Vizyon takvimi, kopya sayisi ve salon basina bilet gibi kriterlere bakildiginda “Kader Ajanlari”nin yapabilecegini yaptigini söyleyebiliriz. Film 150 bine ulasirsa büyük basari sayilmali.
DONLARI PANTOLANLARINDAN DAHA YUKARDA OLANLARIN DANSI
Dans ve Hip Hop hastalari “Sokak Dansi 3D”yi (Step Up 3D) öksüz birakmislar anlasilan. 53 salonda gösterime giren film ilk 3 gününde sadece 11.207 kisi tarafindan seyrediliyor ve ancak 11. siraya kadar yükselebiliyor. Yine de ise iyi tarafindan bakmakta fayda var. Demek ki bu türün bizde pek meraklisi yok. Yow yow, Kris Kros will make you, jump jump…
YESILÇAM AVENTÜRLERINDEKI GIBI ÖLMEK
Haftanin ikinci yerli yapimi “Kir” (Qirej) 30 kopyasiyla ancak 1.590 kisi tarafindan seyredilerek 19.’lukta kaliyor. “Kir” 10 bini dahi bulamaz, ama zaten amaç çok seyredilmek falan degildi sanirim.
NEREYE KADAR CESARET
4 Oscar adayligi bulunan “Gerçegin Parçalari” (Winter’s Bone) 6 kopyayla girdigi vizyon serüvenine, 957 biletle 23. siradan basliyor. Vizyondaki diger Oscar filmlerinden farkli olarak fazlasiyla minimal bir hikaye, oyuncu kadrosu ve bütçeye sahip olan filmin bu performansi için suçlanacak kimse yok. Gönül bu tip karakter merkezli dramlarin daha fazla seyredilerek feyz alinmasini arzu eder, lakin türün yerlileri de bundan daha fazla seyredilmiyor ne yazik ki. Seyircinin entelektüel kapasitesine ve empati yapabilme kabiliyetine güvenerek film yapanlara “Frenk” illerinde “cesur,” bizim memlekette “gözü kara” derler.
SEKILSIZ KORKU!
“Vahsetin Çocuklari” (Silent Army) seyirci sayisi ve liste siralamasindan daha ziyade, Digitürk 16. kanalda gösterilen filmlerin adlarini aratmayan ismiyle dikkat çekiyor. Geçtigimiz gün o kanalda bir film gördüm ben, ismi “Korkunç Kaplan”di (Sabretooth!) Insan bir seyin neden çok komik oldugunu kalemle anlatabiliyorsa gerçek bir yazar olmus demektir. Ben daha olamadim. Bir de “Sekilsiz Korku” diye bir film vardi, bak simdi hatirladim.