Özellikle yetişkin eğitimleri organizasyonların en önemli gelişim yollarından biri. Daha 10 yıl önce cebimizden para harcayıp eğitimlere katılacağımızı düşünseydik bile inanmakta zorlanırdık. O zamanlar sadece şirketler çalışanlarını eğitimlere gönderirlerdi ya da devletin verdiği eğitimlere katılınırdı ve eğitimin ücretli olabileceğini düşünmezdik bile.
Eğitim şirketleri ile yaptığımız görüşmelerde insanların telefon açıp eğitimleriniz ücretli mi diye soru sorduklarını söyleyenler var.
Bugün, açık ve kurumsal eğitim talebinde ciddi bir artış olduğunu görüyoruz. Çocuk ve genç eğitimindeki talep artışının yanında asıl gelişim ve büyümeyi yetişkin eğitimlerinde görüyoruz. Konuyu Trainer’s Challenge programının mimarı Umut Kısa ile görüştük. Kısa, Sola Unitas Academy’nin lideri ASTD’nin (American Society for Training & Development) çalışmalarını yakından takip ediyor. Kendisine iyi bir yetişkin eğitim uzmanı olmanın yollarını ve sektörün durumunu sorduk. Özellikle yetişkin eğitimlerinde artan talebi karşılamakta zorlandıklarını iletiyor ancak aynı zamanda kaliteyi ve standartları üstte tutabilecek eğitmen bulmakta da zorlandıklarını söylüyor.
Umut Kısa hem sistemlerde hem de bir eğitmende nelerin önemli olduğuna ilişkin bize bir harita veriyor: Eğitim sistemleri yıllar itibariyle büyük değişiklikler gösterdi. Bilgi çağı olan bir yüzyıldan sezgilerin ve yaratıcılığın önem kazandığı bir döneme girdik. Artık bilmeniz bir şey ifade etmiyor Asıl önemli olan durumlara göre sezgi ve yaratıcılığınızı kullanabilmeniz. Bunu oluşturmanın en iyi yolu ise iyi bir eğitim alarak deneyiminizi artırmaktır. Ancak genel olarak başarılı eğitimcilerin belirli niteliklerinin ön plana çıktığını görüyoruz:
1. İçerik Uzmanlığı
Yıllardan beri değişmeyen kurallardan biridir. Eğitimini verdiğiniz konunun uzmanı olmak zorundasınız. Buradan kastettiğim anlattığınızı bilmek değil, anlattığınızın çok üzerinde bilmek zorundasınız. Örneğin öğrencilere 4 işlem anlatan bir matematikçi trigonometri bilmezse, anlattığı şeyler içerik uzmanı olmadığından içselleştirilmemiş bilgiler olacaktır. Çoğu eğitimcinin akşam ders çalışıp eğitimlere girdiğini görmek işin ne kadar hafife alındığını gösteriyor. Tabi bunları gördüğünüzde bunu yapan eğitmenin ne kadar kısa sürede başarısız olabileceğini de fark ediyorsunuz.
2. Davranış değişikliği deneyim gerektirir
Eğitimler, kişideki mevcut bilgiyi değiştirmekten çok kişinin davranışını değiştirmeye odaklanmalıdırlar. Tanıdığım bir Yönetim Kurulu Üyesi gençlere bilgilerini aktarak mentorluk yapmak istediğini söylemişti. İlk sorum şu oldu, “Onlara Google’da bulamayacakları ne aktarabilirsiniz?” Aslında, bilgiden çok davranışlarını değiştirebilecek farkındalığı aktarabilme becerisi bilgelik gerektiriyor. Bilgelik zamanla kazanılan bir şey. Ancak bilgelik, birinin farkındalığını artırabiliyor. Eğer katılımcılarınızın ağızlarına aldıkları şeyin bir erik değil taş olduğunu onlara fark ettirebilirseniz, davranış değişikliği otomatik olarak gerçekleşiyor. Kişi, o taşı bir daha ağzına almak istemiyor.
3. Power Point ve Prezi gibi araçları kullanmayı bırakın
Yıllardır kurumsal hayatta eğitimler veren biri olarak söyleyebilirim ki, sunum araçları çoğunlukla katılımcı için değil, eğitmenin anlatacaklarını hatırlayabilmesi içindir. Genellikle otomatik ve bilinçaltısal olarak katılımcıların endişe ve sıkılma hormonlarını tetikleyerek onları sizden uzaklaştırır. Kullanmamanızı tavsiye etmekle beraber bu tür sunumlardan vazgeçemiyorsanız, tavsiyem, bunları sadece görseller için kullanın. Biz akademi olarak yıllardır bu gibi sunum araçlarını eğitimlerde kullanmıyoruz. Akademimizin önemli yasaklarından biridir.
4. Çekici iseniz izleyicinin ilgisini çekersiniz
Çekici olmak için bir veya daha fazla araca ihtiyacınız var. Çok iyi hikayeleriniz, esprileriniz, karizmanız, tutkunuz, bilgeliğiniz ya da eğlenceli taraflarınız varsa katılımcıyı sınıfta sıkılmadan 8 saat tutabilirsiniz. Ancak tüm bunlar için bir beceri setine ihtiyacınız var. Unutmayın, 30 yaşın üzerindeki insanların bir sandalyede 8 saat sıkılmadan dinlemelerini sağlamak, dünyanın en zor şeylerinden biri. Bunu yapabildiğinizde işin ustası oldunuz demektir. Ancak onların sizi dikkatle dinlediklerine ilişkin kendinizi kandırıyor da olabilirsiniz. Genellikle katılımcılar kırılmamanız için ya da üzülmemeniz için size pozitif geri bildirim verme eğiliminde olacaktır.
5. İyi bir eğitim her zaman katılımcılarla kurduğunuz bağa dayanır
Eğitim önemli olduğu kadar sıkıcı da olabilir. Çünkü siz oldukça aktif iken, katılımcı daha pasif bir rol üstlenmektedir. Bazı katılımcılar sizi dinlerlerken bazıları uyumamak için kendilerini zor tutuyor olabilirler. Bu yüzden öncelikle kuralları değiştirin. Soru sorun, değerlerini fark edin, geri bildirim verin, yansıtın, verdikleri bilgileri kullanarak örneklerinizi güçlendirin. Onları farklı düşünmeye itin. Eğitimci olarak onlarla bağ kurana kadar sizi tüm dikkatleriyle dinlemeyeceklerdir. Sizin eğitmen olarak kaliteniz, kurduğunuz bağ ile birebir ilişkilidir.
6. Gerçek dünyayı gösterin
Şu soruyu cevaplayın: Örümcek adamı izlemek mi daha keyifli yoksa yapmak zorunda olduğunuz bir işin süreçlerini dinlemek mi? Eğer eğitiminizde gerçek dünyada yaşanmış örnekleri ya da yaşanabilecekleri ya da gerçekten faydalanılabilecek olayları göstermezseniz, katılımcılar eğitiminizi almaya odaklanmayacaklardır. Yani eğitim salonunuzda bir Walt Disney ya da Universal Stüdyoları oluşturun. Mümkün olduğunca fazla örnek kullanın; katılımcıların örneklerini kullanın. Benzetmeler ve çıkarımlar yapın. Sahneler yaratın. Yani zihinlerine hatırlayabilecekleri resimler çizin.
7. Doğru soruları sorun ve doğru cevaplar verin
Eğitmen olarak doğru sorular sorarak kişilerin kendi farkındalıklarını yaşamalarını ve öğrenmelerini sağlayın. Size soru sorduklarında cevapları hemen vermek yerine yansıtmayı tercih edin ve cevapları kendilerinin tahmin etmelerine izin verin. Öğrenciler çoğu zaman öğrenmek için değil, kendi bilgilerini göstermek için sorular sorarlar. Bunu farkettiğinizde onların seslerini duyurabilmelerine izin verin. Cevaplar yanlış gelirse, doğru tarafına odaklanın ve katılımcının cevabında iyileştirmeler yaparak düzeltin ve ilerleyin.
8. Kendinizden bahsetmeyi bırakın
Çoğu eğitmen eğitim başlangıçlarında kendinden uzun uzun bahsetmeyi tercih eder. Eğitmen kendini anlatırken hayran olanlar olabildiği gibi sıkılanlar ve ukala bulanlar da olur. Benim tavsiyem bırakın szi performansınızla tanısınlar. Unutmayın sürpriz olarak siz çok daha dikkat çekicisiniz. Sonradan eğer sorarlarsa aralarda kendinizden bahsedebilirsiniz.
9. Eğitimlerde mutlaka katılımcılarınızın kendilerini tanıtabilecekleri bir ortam yaratın
Katılımcıların ortama ısınabilmek ve sizinle bağ kurabilmek için mutlaka kendilerini ortaya koymaları ve söylemek istediklerini paylaşabilmeleri gerekir. Bunun için en uygun zaman eğitimin başladığı zamandır. Bu süre eğitimin verimliliğini çok etkileyecektir.
10. Eğitimlerden sonra mutlaka kendinizi değerlendirin
Sürekli gelişimin ana kuralı, kendini sürekli değerlendirebilmek ve geliştirebilmektir. Unutmayın, kötü katılımcı yoktur kötü eğitmen vardır. Eğitiminiz de ne olursa olsun, bu sizinle ilgilidir. Elbette, eğitiminizi sabote etmek isteyenler olacaktır ancak her durumda gelişim sorumluluğunun sizde olduğunu düşünmek size yıldızlaştırır.
Biz de Sola Unitas Akademi olarak aslında eğitmen kelimesini kullanmayı bıraktık. Öğretmekten çok katılımcının içindeki gücü ortaya çıkarmakla ilgilendiğimiz için bizim kendi Eğiticinin Eğitimi programımızın adı “Yetenekli Atölye Liderliği” programıdır. Maksimum 12 kişi ile keyifli bir yolculuğa çıkıyoruz. Genellikle programın 6 günü İstanbul’da iken 2’i günü Bozcaada, İzmir ya da Şile gibi yerlerde konaklamalı olarak yapılıyor. Katılımcılar yaklaşık 4 aylık program sonrasında başarılı olurlarsa CSF (Certified Skillful Facilitator) sertifikasını alabiliyorlar. Başarılı olamayanlar da eğitime katılım sertifikası alabiliyorlar. 2015 programımız 06 Haziran 2015’te başlayacak ancak son başvuru tarihi 15 Mayıs 2015 olup, başvuruların ardından mülakatla katılımcılar alınacaktır.